Salı, Ocak 12, 2010

2. Adım

Duş...

Gözlerim kapalı, kafamdan aşağıya boşalttığım her sıcak suyla daha da uyuşuyorum.
Bedenim anlık sıcaklıklar dışında bi türlü ısınmıyor. Küvetin bir köşesine kıvrılıp oturuyorum bu sayede ayaktakinden daha az üşüyorum. Buğulanmış aynada yansımamı görmeye çalışmaktan vazgeçip bir tas su daha bışaltıyorum yukardan aşağıya. Kulaklarımı dolduran su şırıltısının arasında takılıp kalan uğultuyu dinliyorum usulca.

"Omzuma attığı eliyle beni kendine doğru çekip eğiliyor kulağıma. Gözlerini karşısındaki insanlara dikmiş, bak diyor şu adamı görüyor musun? Baktığı yöne dönüp evet diyorum. O mesela diye başlıyor anlatmaya... Baksana her halinden belli neden burada olduğu diyor. Sigarasından bir nefes daha çekip diğer masayı inceliyor; bu da diyor, şimdi kendini havai akımına kaptırmaya çalışan tiplerden. Havai mi o da nereden çıktı? Herneyse insanları çözmek kolaydır. Kesinlikle diye onaylıyorum içimden."

Sular bedenimden akıp giderken yeniden açıyorum gözlerimi. Zihnimde nedensiz beliren konuşmanın tamamını anımsamaya çalışıyorum olmuyor.

"Devam ediyor. O anlatırken usulca sıyrılıp karşı masaya geçiyorum. O'nun insanları seyrettiğini sandığı yerde ben O'nu seyrediyorum. Dışardan izliyorum. Her hareketini her cümlesini zihnime kazıyorum. Sarıldığı kızı yerine sabitliyor ve O'nun anlatmayı sürdürmesini sağlıyorum. Ve sonra diyor birlikte sonsuzluğa kapıları açmış olacağız. Saklı gülümsemelerimden biriyle karşılık veriyorum. Rüzgarın ara ara burnuma taşıdığı O'nun kokusu. İşte öyle zamanlarda durduruyorum zamanı."

Kovanın yarısı boşalmış. Yine suyu fazlaca ısıtmışım duş bitiyor su bitmiyor diye söyleniyorum. Öylesine boşaltıyorum suyu omuzlarıma. Islanmış saç tokasıyla saçlarımı toplamaya çalışırken ensemde bir sıcaklık hissediyorum. Refleksle elimi boynuma atıp kalıyorum öylece.

"Tabii yanılmıyorsun hayatım diyor. Ben hep yanında olmaya söz veriyorum. Sende bana söz verdin. Evet söz verdim diye onaylıyorum. Birlikte uyuyalım..."

Aniden etraf kararıyor, banyonun duvarları yokoluyor. Oradayım bana sarıldığı yerde. Karşımızdaki masalarda insanlar oturuyor. Garson bileğini kesip kadehe kan pompalıyor. Tüm gözler bizim üstümüzde. Dudakları kıpırdıyor. Anlamıyorum. Ağır aksak bir ritimde aynı sözleri söylüyorlar. Ve usulca değişiyorlar.

"Böyle zamanlarda sadece ismimi söyle..."

Derin bir nefes alıp ismini söylüyorum. Duvarlar eski yerinde. Askıdan havluyu alıp sarınıyor, ıslak terliklerimi giyip duştan çıkıyorum.



02.22

0 yorum:

Yorum Gönder