Perşembe, Haziran 24, 2010

Yeryüzü silindiğinde_sayfa 186 üzerine


"Yıkımın ardındadır yeni olan. Bu bir yap-boz döngüsü"

Böyle söylemiştim.
Sağımda oturup yükselen gri bulutları izlerken bir yandan da beni dinliyordu. Çayımdan bir yudum daha alıp baktığı yöne bakarak kokuyu içime çektim. "Evet" dedi. "Yağmur geliyor, arınma vakti."

Beton korkuluklu balkonda oturmuş rüzgarın tenimize bulaştırdığı nemin gözeneklerimizden emilmesine izin verirken aynı şeyi düşünüyorduk. İlk damla nereye düşecek?
"Sence"? Diye bir ağızdan sorup birbirimize baktık. "Önce sen" dedim. "Ben önce sordum". Gülümseyerek onay verdi. Yeniden bulutların izini takip etmek için bakışlarını karşıya çevirdi. "Bence" dedi. "İlk yağmur damlası, şu karşı tepenin ardındaki yaşlı ağacın yaprak veremeyen en ince dalına düşecek". Ve bana döndü. "Peki sence"? Diye sordu. "Bence kedinin kuyruğuna düşecek" dedim. Kedi anladı. Kahkahalarımızın arasında zıplayıp içeri kaçtı.

Fincanlarımızdaki son çayı yudumlarken dalgalar iyiden iyiye yükselmeye başlamıştı. Bir çift karga tiz çığlıklar atarak karşı kıyının arkasında gözden kayboldu. Rüzgar ritmini bulmuştu sonunda. Soğuk soğuk çarpıyordu, her uğradığında yanımıza.
Fincanını sehpaya bırakıp beni kendine çekti, üşüdüğümü anlayınca. Omzuma çenesini yaslayıp "şu yap-boz döngü" dedi. "Kitapta geçiyor öyle değil mi"? "Evet" diye onayladım. "Devamı da var".

"Ölümlülerin ellerinin değdiği yıkım değildir
yeniyi başlatacak olan.
Dayanılmaz bir korkuyu hapsedip içinde
saçar yeryüzüne usulca.
Aydınlık binalarda karşılarsınız
o an öfkeden dili tutulanları.
Sonra bir çığlık kopuverir ayak ucunuzda
çekip giden gölgeler, isyan etmiştir sonunda".

Yağmur başladı. İlk yağmur damlası nerede bilmiyorum ama içeri geçsek iyi olacak.


0 yorum:

Yorum Gönder