Cuma, Mart 12, 2010

4.Adım

Tepedeki güneş ısıtmıyor bedenimi. Ellerim ve ayaklarım bir de beni ortadan ikiye ayıran görünmez buz kütlesi... Tıpkı beynimde çatırdayan yosunlu çakıl taşlarının sertliği gibi...

Bahçenin ortasındaki büyük ceviz ağacının altındayım. Sırtımı yasladığım kalın gövdesi güven verici. Taş balkona kurulmuş beni izleyen ihtiyarın keyifle gülümsediğini hissedebiliyorum. Yukarıdan buraya kadar yetişiyor enerjisi. Tırnaklarımın arasına dolan toprağa aldırmadan yeniden daldırıyorum parmaklarımı...Yanımda ordan burdan topladığım plastik kapaklar var. Büyük bir özenle dolduruyorum içlerini küçük kapların. Arada bir başımı kaldırıp etrafıma bakıyorum. Taşduvarın ardında toz kaldıran homurtulu arabalara, görebildiğim seviyeden geçip giden insanlara... Sonra tabii balkondan halen gözetlenip gözetlenmediğime bakıyorum. Gözgöze gelince dayanamayıp soruyor ihtiyar. Daha bitmedi mi? Az kaldı dede! diye bağırıp yaptıklarımı gözden geçiriyorum. Beğendiklerimi bi kenara ayırıp beğenmediklerimi boşaltıyor yeniden düzeltiyorum. Altı üstü toprak diyorum kendi kendime ne diye bu kadar heyecanlanıyor ki? Acıyorum içten içe. İkişer üçer alıp götürüyorum dolu kapakları yukarı. Bu kadar yüksek olmaması gerektiğini düşünerek çıktığım basamakları tökezlemeden tırmanmaya çalışarak ulaşıyorum yanına. Gözleri sevinçle parlarken, ben diğer kapakları da getirmek için alelacele yeniden iniyorum merdivenlerden. Saçma bulsam da hoşuma gidiyor benim yaptığım bir şeyi beğenmesi. Çok güzel olmuş diye bağırıyor arkamdan. Gülümsüyorum... Bir kaç yıl sonra öldüğü gün anlıyorum herşeyi. Meğer yaptığım çamur karışımlarının hiç birini yemiyormuş.

*

Bahçenin ortasındaki büyük ceviz ağacının altındayım. Etrafımı sarmalayan kalın kolların üzerinde yeşilin en güzel tonundaki yapraklar kendime olan güvenimi perçinliyor. Buraya bu tahta masayı yerleştirmekle ne de iyi etmişler diye geçiyor aklımdan. Çayımı yudumlarken bu ziyaretin keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Başımı kaldırıp yukardaki taş balkona bakıyorum. Derin bir nefes alma ihtiyacıyla iç geçiriyorum. Etrafım bir anda gülümseyerek sarılan insanlarla doluyor. Hoşgeldinler, nasılsınlar, kocaman olmuşsunlar hava da uçuşuyor. Gülümsüyorum. Yeni yeni anlıyorum. Meğer insanlar her zaman gerçek gülmezlermiş.

*

Bahçenin ortasındaki kesik ceviz ağacı kökünün üstündeyim. Midemdeki kramp dışında bir şey hissetmiyorum. Buraya yeniden yerleşmekle ne büyük hata yaptığımızı düşünüyorum aylardır. Bilmediğim bir evdeyim. Sonra yeniden evimdeyim. Toprağa oturmak yasak. Ağacı kestiler. Taştan yapılmış evin odasından başka bir yere çıkmamaya karar veriyorum. Çünkü ancak o zaman üstümdeki gözler kapanıyor. Bilmediğim bir evdeyim. Sonra yeniden evimdeyim. Ağaçlar kesilirlerken ağlarlarmış diyordu yukardaki taş balkonda oturan ihtiyar. Ama onu tekrarlarken duyan olmadı beni. İçimde parçalanıp yitenlerden sonra anladım çoğu şeyi. Meğer kutsal duygular her bedene giremezmiş.

00.52

0 yorum:

Yorum Gönder