Perşembe, Haziran 10, 2010

Yeryüzü silindiğinde_ sayfa 113


"Dipten gelen sesler,
sabah güneşine yürüyenlerin adım sesleri.
Sarmallarla uzanan yoldaki,
çift gölgelilerin izini sürmeye yeltenenler,
Geri dönüşsüz vadiye girdiklerinden bihaberler.
Nefesinin rengi buz çiçeği mor; bebeklere
okunan yeşil büyülerdedir,
kayıp kapıların sarsıntılı kilitleri
ama onlar bilemezler."

Yağmur yağıyordu, kaldırım kenarlarından yükselen ağır koku, mabetleri dolduruyordu. El değmeden hazırlanan tütsüler ve esanslı mumlar böyle zamanlarda işe yaramazdı. Ama tüm şehir sözleşir, aynı anda titrek parmaklarla yakarlardı minik kibritleri.

Yeni doğanlar uykularında sıçrar; büyümek için acele edenler, pencerelerden taşan dumanları sis sanarak uyuma vaktinin geldiğini anlarlardı. Çıplak ayaklarla adımladıkları koridorları el yordamıyla geçer ürpererek güneşin doğması için sessiz dualar ederlerdi.

Gökyüzü bozuk sarıya dönerdi böyle zamanlarda ve yeryüzü silik gri...

0 yorum:

Yorum Gönder